Kanatlı hayvancılığında hastalıklar her zaman bir tehdit oluşturur; ancak bu tehditle nasıl başa çıktığımız, uzun vadeli başarının belirleyici faktörüdür. Hastalık ortaya çıktığında ilk tepki genellikle tedavi etmektir. Peki bu gerçekten en etkili yaklaşım mıdır?
Tedavinin Sınırları
Belirtiler ortaya çıktıktan sonra hastalığı tedavi etmek hem maliyetli hem de risklidir. Klinik bulgular görüldüğünde, içsel hasar genellikle çoktan başlamıştır. Tedavi, ölüm oranlarını azaltabilir ancak performans kaybını tamamen telafi edemez.
Başlıca dezavantajlar şunlardır:
-
Aşırı kullanım nedeniyle artan antibiyotik direnci
-
İlaçların yasal arınma süreleri nedeniyle üretim zaman kaybı
-
Tedavi sürecinde iş gücü, ilaç maliyetleri ve verim kayıpları nedeniyle yüksek tedavi giderlerin ortaya çıkması.
-
Antibiyotiklerin tedavi amaçlı kullanımına yönelik kamu baskısı ve yasal kısıtlamalar
Tedavi, işe yaradığı durumlarda bile geç kalınmış bir müdahaledir; önleyici bir yaklaşım sunmaz.

Önlem temelli beslenme, hayvanların direncini artırır ve tedaviye olan bağımlılığı azaltır.
“Gıda üretiminde kullanılan hayvanlarda antibiyotik kullanımı, halk sağlığına zarar verebilecek antibiyotik dirençli bakterilerin gelişimine yol açabilir.”
Önleme: Daha Akıllı Bir Yatırım
Pek çok ülkenin antibiyotik büyütme faktörlerini (AGP'ler) yasaklaması veya sınırlamasıyla birlikte, besleme ve yönetim yoluyla hastalıkların önlenmesi hayati bir önem kazanmıştır.
Güçlü bir bağışıklık sistemi en iyi savunmadır. Hedefe yönelik beslenme sayesinde doğal direnci desteklemek ve hastalık riskini en aza indirmek mümkündür:
-
Şelatlı iz mineraller bağışıklığı ve doku bütünlüğünü güçlendirir.
-
Organik asitler bağırsak florasını dengeler ve patojenleri baskılar.
-
Fitogenik katkılar iltihabı azaltır ve genel dayanıklılığı destekler.
Bağırsak sağlığı ve bağışıklığın desteklenmesi yalnızca hastalıkları önlemekle kalmaz; aynı zamanda performansı artırır, strese bağlı kayıpları azaltır ve sürü homojenliğini sağlar.
Sonuç
Günümüz kanatlı endüstrisinde önleme bir tercih değil, bir zorunluluktur.
Hastalık salgınlarına tepki vermek yerine, ileri görüşlü üreticiler içten dışa direnç oluşturan beslenme stratejilerine yatırım yapar.
Hastalık söz konusu olduğunda sadece “Nasıl tedavi ederiz?” demek yerine “İlk etapta bunu nasıl önleyebiliriz?” diye sormak gerekir..